CEZA YARGILAMASINDA HUKUKA AYKIRI YOLLARLA ELDE EDİLMİŞ DELİLİN HÜKÜM TESİSİNDE ETKİSİ
Ceza yargılaması maddi gerçekliği ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Ancak bu amaca, kanunda belirlenen kurallara uyarak, kuralları ihmal ve ihlal etmeden ulaşılması bir zarurettir. Hukuk devleti maddi gerçek ortaya çıkarılırken sınır tanımayan hukuka aykırı nitelikteki uygulamalara kati suretle yer vermemekle yükümlü olup yasalar ile belirlenen sınırların ihlal edildiği keyfi davranışlardan kaçınılmasını ilke edinmelidir. Bir başka deyişle hukuka aykırı deliller, delil serbestliği kapsamında değerlendirilmemektedir.
Bu bağlamda ceza yargılamasında önemle üzerinde durulması gereken mesele hüküm tesisinde dikkate alınacak delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması gerekliliğidir. Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir prensibinden yola çıkarak hukuka aykırı yollarla elde edilmiş delillere hüküm tesisinde itibar edilmeyeceği ilkesi tüm gerçeklik ve geçerliliği ile hukuk sistemimizdeki yerini korumaktadır. Hal böyle iken uygulamada aksi yönde tutum ve davranışların sergilendiği de ayrı bir gerçeklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Hukuka aykırı arama neticesinde elde edilen deliller de hukuka aykırı delil sayıldığından bu kapsamda değerlendirilmelidir. Kolluk tarafından gerçekleştirilen aramalarda, Ceza Muhakemesi Kanunu, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği ve Polis Vazife ve Selahiyet Kanununda ve ilgili tüm mevzuata uyulmalıdır. Uygulamada adli ve önleme aramalarında hukuka aykırı davranılması, elde edilen delillere mahkemelerce itibar edilmemesini ve hüküm tesisinde dikkate alınmamasını gerektirmektedir. Örnekleme babından, adli ve önleme aramalarının hakim kararına dayanmaması, durumun aciliyetini ortaya koyacak gecikmesinde sakınca bulunan bir hal bulunmamasına rağmen adli aramalarda Cumhuriyet savcısına ulaşabilme imkanı varken yazılı emrinin alınmaması ve kolluk amirinin yazılı emrine göre hareket edilmesi, önleme aramalarında ise gecikmesinde sakınca bulunan bir hal olmamasına rağmen mülki amirlerin yazılı emrine göre hareket edilmesi arama neticesinde elde edilen delilin hukuka aykırı delil olarak kabul edilmesine sebebiyet vermektedir.
Delillerin toplanması aşamalarının herhangi birindeki hukuka aykırılık bu delili kanuna aykırı şekilde elde edilen delil kılacağından yargılama aşamasında ortaya konması CMK gereği yasaktır, bu deliller reddedilmelidir. Mahkemelerce hukuka aykırı yollarla elde edilmiş delile itibar edilmemesi veya bu itibarla sanık hakkında hakimlerin vicdani kanısını olumsuz etkilememesi açısından hakim, savcı ve kolluk görevlilerinin bir bütün halinde yasaların belirlediği kurallara uyması gerekmekte, daha sürecin en başında kolluk görevlilerin hukuka aykırı şekilde delil toplamasının önüne geçilmelidir. Kişilerin hak ve özgürlüklerinin muhafaza edilmesinin yolu hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller ile şüpheli/sanığı karşı karşıya bırakarak masumiyetini ispat etmesini beklemek olmamalıdır. Zira zaten esas olan masumiyet ilkesidir.
Bu yollarla elde edilmiş delillere itibar edilmesi şeklinde aksi yöndeki her değerlendirme yasada aranan şartları yok saymakta, hakim kararının ehemmiyetini ortadan kaldırmakta, kişi hak ve özgürlüklerini ihlal etmektedir. Yine bu cihetle kollukça yapılan aramanın yasal şartları taşımamasına rağmen, ilgilinin rızasının bulunması, yasal şartları taşımayan arama neticesinde elde edilen delilleri hukuka uygun hale getirmeyecektir.
Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş deliller, sanığın ikrarı bulunsa dahi, mahkumiyet için yeterli kabul edilmemelidir. Bunun dışındaki uygulamalar adil yargılanma hakkının ihlaline sebebiyet verecektir. Zira Yargıtay uygulamalarında, sanığın soyut ikrarı başkaca deliller ile desteklenmedikçe mahkumiyet için yeterli görülmemektedir. Söz konusu delillerin hukuka uygun olmayan yollardan elde edilmesi ise delilin hükme esas alınmasının önünde bir engel teşkil etmektedir. Uygulamada ancak hukuka aykırı yollarla elde edilmiş deliller saf dışı tutulduğunda da, sanığın ikrarını destekleyen ve hakkında mahkumiyet hükmü tesis edilmesi için yeterli delil bulunması halinde, sanığın cezalandırılması yoluna gidilmektedir.
Bu hususlar ile birlikte Ceza Muhakemesi kurallarına göre işkence sonucu elde edilmiş ifadeler de geçerli sayılmamaktadır. Zira yasak usullerle elde edilmiş ifadeler delil niteliği taşımamaktadır. İfade alınması esnasında kişinin hür iradesini etkileyecek her türlü davranıştan kaçınmak bir kuraldır. Bu sebeple hukuka aykırı nitelik taşıyan bu yollarla elde edilmiş ifadeler de hukuka aykırı delil niteliğinde olduğundan, hüküm tesisinde dikkate alınmayacaktır.
Sonuç mahiyetinde hukuk devletinin kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden davranışlara yer vermemesi zorunludur. Ceza Muhakemesinde elde edilen maddi gerçeklik ancak hukuka uygun yollarla elde edilmiş, iz, emare, beyan, bulgu ve diğer deliller ile ortaya koyulmalıdır. Delillerin serbestliği, her türlü delile itibar edileceği anlamına gelmemektedir. Esas olan yargılamanın kanuna ve hukuka uygun şekilde yapılmasıdır. Bu anlamda hukuka aykırı yollarla elde edilmiş delillerin ceza yargılamasında hükme esas alınmaması, elde edilen her türlü bulgunun sanık hakkında mahkumiyet hükmü tesis etmesi bakımından elverişli görülmemesi, durumun sanık aleyhine değerlendirilmemesi lazım gelmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununa göre temyiz incelemesinde hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hukuka kesin aykırılık hali olarak nitelendirilmekte ve Yargıtay bu durumda bozma kararı vermektedir. Anlatımızda yer alan hususlardan da anlaşılacağı üzere delillerin hukuka uygunluğu son derece elzemdir.
AV. EBRAR BİLTÜRK