KESİN SÜRE İÇERİSİNDE AVANS YATIRILMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI
KESİN SÜRE İÇERİSİNDE AVANS YATIRILMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI
KESİN SÜRE İÇERİSİNDE AVANS YATIRILMAMASININ HUKUKİ SONUÇLARI
Gider avansı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 114. Maddesinde dava şartı olarak belirlenmiştir. Dava şartları, davanın her aşamasında mahkemece re'sen incelenmesi gereken, taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilecek hususlardır. Dava şartının eksik olması, davanın esasının incelenememesi neticesini doğurmakta olup usulden kaynaklanan ve giderilmesi mümkün olan bu noksanlıklar için mahkemece taraflara kesin süre verilerek kesin süre içerisinde usuli eksikliğin giderilmesi gerekmektedir. Aksi halde davanın usulden reddi sonucu doğacaktır.
Delil avansı ise taraflarca dayanılan delilin toplanması bakımından yapılan masrafların karşılanması adına ödenmesi gereken avanstır. Tanık dinlenilmesi, keşif icrası, bilirkişi raporu tanzim edilmesi gibi delillerin ikamesi durumunda mahkemelerce söz konusu delile dayanan tarafa bilirkişi ücretleri, keşif giderleri gibi delil avansının yatırılması için kesin süre verilmektedir. Bu kesin süre bakımından karşı taraf için usuli kazanılmış hak doğmakta olup kesin süre ile hem taraflar hem hakim bağlıdır. Mahkemece ara karar ile kesin süre verilmesinin birtakım şartları ve sonuçları bulunmaktadır. Amaç belirlenen sürede usul işlemlerinin yerine getirilmesidir. Kesin süre içerisinde delil avansının ödenmemesi de genel anlamda anılan delile dayanılmaktan vazgeçilmesi sonucunu doğurur ve dosyanın mevcut haliyle karar verilir.
Uygulamada ilgili delilin ikamesi bakımından sıklıkla "Masrafın davacı/davalı tarafından yatırılan gider avansından karşılanmasına, eksik kalan avansın davalı/tarafça karşılanması, bu hususta davacı/davalı tarafa kesin süre verilmesine" şeklinde ara karar kurulmaktadır. Yine bunun devamında belirtilen masrafın tamamlanmadığı durumda ilgili delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayıldığı da ihtar edilmektedir. Ancak bu şekilde kurulan ara kararların hukuken geçersiz olduğu, ilgili sürede delil avansının tamamlanmamasının hukuken bir sonuç doğurmadığının kabulü gerekmektedir.
Öncelikle kesin süreye ilişkin HMK 94/2' deki "Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hâkim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder. Kesin olduğu belirtilmeyen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir; bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez."şeklindeki hükmün oldukça açık olduğu görülmektedir. Bu kapsamda kanunen kesin süreye ilişkin işlemin hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklanması ve bununla birlikten süreye uyulmamasının hukuki sonuçlarını açıkça ihtar edilmesi gerektiği görülmektedir.
İlgili avansın karşılanması bakımından mahkemece verilen kesin süreye ilişkin kararın geçerliliği için ise Yargıtayca belirlenen kriterler şu şekildedir:
-Avansın ne miktarda ödenmesi gerektiği belirtilmelidir.
-Avansın hangi işlere ilişkin olduğu belirtilmelidir.
-Avansın tamamlanmamasının sonucu duruşma tutanağı veya tebligat parçasında açık bir şekilde ihtar edilmelidir.
Söz konusu kriterlerin ele alındığı Yargıtay kararları şu şekildedir:
Yukarda açıklandığı üzere, uyuşmazlığa konu davanın 1086 sayılı HUMK zamanında açılmış bulunması, dilekçelerin teati aşamasının geçip, tahkikat aşamasına geçilmiş bulunduğu gözetilerek, bu aşamada, sadece HMK’nun 324 maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak, kapsamı da belirtilmeden yazılı şekilde gider avansı istenmesi yerinde olmadığı gibi; mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı, davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında “alınması gereken avansın ne miktarda ve hangi işlere ilişkin olduğu, hangi iş için ne miktar avans yatırılacağının açıkça belirtilmemesi ve belirtilen sürede ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin sonuçlarının da açıklanmaması doğru değildir. Kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2013/9-651 K. 2014/202 T. 05.03.2014)
Görüldüğü üzere, mahkemece verilen ara kararda masrafın gider avansından karşılanmasına, yetmediği takdirde davacı tarafından eksik avansın kesin süre içerisinde yatırılmasına karar verilmekle bilirkişi ücretinin net bir şekilde belirlenmediği, kesin sürenin başlangıcı konusunda da (davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunması veya iki haftalık sürenin sonu) açıklık bulunmadığı, bilirkişi tarafından yapılması gereken işlerin neler olduğu hususunun somut bir biçimde (faturaların davalı defterlerine kaydedilip kaydedilmediği gibi) ara karara yansıtılmadığı görülmekle, uyuşmazlığa konu ara kararının yukarıda vurgulanan ilkelere uygun olmadığı anlaşılmaktadır.( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 08.10.2019 tarih 2017/924 E 2019/1004 K)
Mahkeme dava şartı olarak belirlediği gider avansına yönelik ara kararında gider avansını oluşturan harç, tebligat gibi gider gerektiren işlemleri kalem kalem açıklamalı, her kalemin miktarını ayrı ayrı göstermeli, dava şartına yönelik gider avansı ilgili olarak verilen kesin sürede yatırılmamasının sonuçlarını da duruşma zaptına açıkça yazmalıdır. Yukarıda açıklanan şekilde uygulama yapılmadan soyut kesin süre verilerek dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır. (YARGITAY 6.Hukuk Dairesi Esas: 2012/3222 Karar: 2012/7175 Karar Tarihi: 14.05.2012)
Somut olayda, Mahkemece, 16/04/2013 tarihli celsede davacı vekiline “iş ….sı tespiti davası” açması için yokluğunda kesin süre verildiği, bu bilginin davacı vekiline 02/05/2013 tarihinde tebliğ edildiği ancak gerek duruşma tutanağında, gerekse tebliğ edilen tebligat parçasında kesin süre sonuçlarının davacı vekiline açıkça ihtar edilmediği açıktır. O halde davacı vekiline usulüne uygun bir kesin süre ihtarı yapıldığından bahsedilemez…” (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/1317 E. , 2018/8887 K.)
Dosya içeriğine göre, Mahkemece 05.02.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında davacı vekiline tanıklarını bildirmesi için iki hafta süre verilmiş ve tanık listesi davacı vekili tarafından 13.03.2014 tarihinde dosyaya ibraz edilmiştir. Mahkemece 27.05.2014 tarihli duruşmada, davacı tarafın iki haftalık yasal süre geçtikten sonra tanık listesi sunduğu ve davalı vekili tarafından süresinde bildirilmeyen tanıkların dinlenmesine muvafakat edilmediği gerekçesiyle hazır olan davacı tanıklarının dinlenmesinden vazgeçilmiştir. Mahkemece, davacı vekiline 05.02.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında tanıklarını bildirmesi için verilen iki haftalık sürenin kesin nitelikte olduğu belirtilmediği gibi kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçlar da açıkça anlatılmamıştır. Bu suretle, davacının tanık dinletme talebinin usul ve yasaya aykırı olarak reddine karar verilerek sonuca gidilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir…” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2017/4644 E. , 2017/7148 K.)
Belirlenen şartlarının tümü yerine getirilmeden kurulan ara kararlar karşısında kesin sürenin geçmesinin ardından yatırılan avansın kabul edilmesi gerektiği Yargıtay kararları ile sabittir. Bu nedenle eksik ve geçersiz bir şekilde kurulan ara karara istinaden, kesin süre içerisinde gider avansının yatırılmaması durumunda davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı bulunmaktadır. Delil avansının kesin süre geçtikten sonra yatırılması veya hiç yatırılmaması durumlarında ise anılan delile dayanmaktan vazgeçildiği sonucuna hükmedilmemesi gerektiği yine Yargıtay kararları ile hüküm altına alınmıştır. Sonuç olarak HMK'da belirlenen gider avansı ve delil avansının ikamesine ilişkin verilen kesin sürelerin hüküm ve sonuç doğurması için kanun hükümlerine ve Yargıtay kararlarına uygun ara karar tesis edilmiş olmalıdır.
AV.EBRAR BİLTÜRK