BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ EDİLMEMESİ VE USULİ KAZANILMIŞ HAK
BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ EDİLMEMESİ VE USULİ KAZANILMIŞ HAK
BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ EDİLMEMESİ VE USULİ KAZANILMIŞ HAK
Usuli kazanılmış hak bir diğer deyişle usuli müktesap hak kavramı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nunda düzenlenmemiş olup Yargıtay içtihatları ve öğretide yer alan görüşlerle tanımlanarak uygulamamızda yer almıştır. Usule ilişkin kazanılmış hak kavramı Yargıtay kararlarında " Bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan birinin lehine, diğeri aleyhine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakka, usule ilişkin kazanılmış hak denir. " şeklinde izah edilmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2018/10(21)-94 esas, 2021/111 karar sayılı ilamında usuli kazanılmış hakkın, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirildiği, öğretide kabul gördüğü ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline geldiği belirtilmiş ve bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hak olarak tanımlanmıştır. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 25.11.2021 tarih 2021/4525 E 2021/1793 K)
Bu kavram çerçevesinde Yargıtay'ın pek çok kararında tanzim edilen bilirkişi raporlarına taraflarca itiraz edilmesi ve edilmemesinin sonuçları değerlendirilmiştir. Yargılama esnasında düzenlenen bilirkişi raporlarına karşı ileri sürülen itirazların etkisi ve itiraz edilmeme durumunda ortaya çıkan usuli kazanılmış hak kavramı taraf usul işlemleri bakımından oldukça önem arz etmektedir. Yargılama sürecinde birçok durumda tarafların talebi üzerine veya mahkemece re'sen bilirkişi incelemesi yaptırılmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu bilirkişi incelemesi başlığı altında bilirkişilik görevini, bilirkişi raporunu ve itiraz süreci gibi hususları düzenlemiştir. Bilirkişi raporu takdiri delil hükmünde olup taraflara tebliği üzerine tarafların bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlarını ileri sürmesi bakımından 2 haftalık kesin süre tanınmaktadır.
İtirazın geçerli bir itiraz olarak kabul edilebilmesi için de birtakım kurallar belirlenmiştir. Bilirkişi raporuna karşı sunulan itirazlar gerekçeli olmalı ve yeniden rapor tanziminin talep edildiği açık bir şekilde belirtilmelidir. Bu şartları taşımayan itirazlar karşı taraf için usuli kazanılmış hak doğurmaktadır. Bir başka deyişle, sonradan tanzim edilen bilirkişi raporu itiraz etmeyen bakımından daha lehe, itiraz eden bakımından daha aleyhe bir rapor olursa, rapora itiraz eden taraf bakımından önceki raporda belirlenen kusur oranları, hesaplamalar gibi hususlar bakımından usuli kazanılmış hak doğurmaktadır. Dolayısıyla rapora itiraz etmeyen taraf, lehe gelen rapora dayanarak herhangi bir talepte bulunamayacaktır.
Fakat Yargıtayın yerleşik içtihatlarında; HMK’nın 281. maddesi ve 282. maddesi ayrı ayrı değerlendirilmektedir. Bu durumda; hakimin HMK’nın 282. maddesi uyarınca, raporu diğer deliller ile birlikte serbestçe değerlendireceği ama bilirkişi raporuna itiraz edilmemesi halinde ikinci bilirkişi raporu veya ek rapor, birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından HMK’nın 281. maddesi gereği ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden itiraz eden taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğu kabul edilmektedir. Ayrıca aleyhe olan hususların kabul edilmediği beyan edilse bile itiraz nedenleri gösterilerek ek ya da yeni rapor alınmasının talep edilmediği ve rapora göre karar verilmesinin talep edildiği durumlarda da usuli kazanılmış hakkın ortaya çıktığı benimsenmiştir. (Emsal, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.02.2021 tarih, 2018/10(21)-94 esas, 2021/111 karar sayılı ilamı)
Bir tarafın bilirkişi raporuna itiraz etmemesi ile, diğer (bilirkişi raporuna itiraz eden) taraf lehine usulî kazanılmış hak doğar. Yani, bir taraf bilirkişi raporuna itiraz etmez, diğerinin itirazı (veya mahkemenin kendiliğinden gerekli görmesi) üzerine yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılır (veya aynı bilirkişiden ek rapor alınır) ve ikinci bilirkişi raporu (veya ek rapor) birinci rapora itiraz edenin daha da aleyhine olursa, ilk rapora itiraz etmeyen taraf bakımından ilk bilirkişi raporu kesinleştiğinden ve bununla diğer (itiraz eden) taraf lehine usulî kazanılmış hak doğduğundan, mahkemenin ilk bilirkişi raporuna göre karar vermesi gerekir (Kuru, B., Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt:3, s. 2753)
Kararlardan anlaşıldığı üzere iki haftalık itiraz sürecinde bilirkişi raporuna karşı yapılan itirazlar gerekçelendirilmelidir. Genel bir ifadeyle "raporda yer alan aleyhe hususlara itiraz ediyoruz" şeklindeki bir itiraza değer atfedilmemektedir. Bunun yanında ek rapor veya yeni bir rapor talebi açık bir şekilde ifade edilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta; fazla mesai alacağı yönünden davacının alacağı bilirkişinin tanık beyanlarını esas alarak düzenlediği 20.12.2015 tarihli ilk raporda 10.403.33 TL olarak hesaplanmış olup bu rapora davacı vekili itiraz etmemiş, sadece davalı vekili itiraz etmiş ve davacı işçinin mesaisine ilişkin çizelgeler sunulmuştur. Sunulan bu çizelgeler dikkate alınarak bilirkişi tarafından düzenlenen 10.02.2016 tarihli ek raporda ise fazla mesai bu defa 18.124.90 TL olarak belirlenmiştir. Daha düşük miktarlı ilk bilirkişi raporuna davacı vekili tarafından itiraz edilmediğine göre davalı için ilk rapordaki hesaplama miktarı bakımından usuli kazanılmış hak oluşturur ve fazla mesai alacağı bakımından bu miktar aşılamaz. Bilirkişinin hesapladığı tanık beyanlarına dayalı fazla mesai daha sonra işveren belgeleriyle de fazlasıyla doğrulandığından bu miktar üzerinden hakkaniyet indirimi de yapılamaz. Açıklanan nedenle sonuç olarak davacının fazla mesai alacağının 10.403.33 TL olarak hüküm altına alınması gerekirken 12.083.26 TL olarak hüküm altına alınması hatalıdır.(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/16271 E 2020/5593 K Karar Tarihi: 15.06.2020)
Yukarıda belirtilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının rapora itiraz yönünden ilgili kısmı şu şekildedir:
Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalara, somut olaya ilişkin maddi ve hukuki olgulara göre; mahkeme tarafından 30.12.2011 tarihli kusur raporuna itiraz için taraflara iki haftadan fazla süre verildiği davalılar vekilince rapora itiraz dilekçesi ile yine Kanundaki süre içinde itiraz edildiği davacılar vekilince ise duruşmada aleyhe olan hususları kabul etmedikleri belirtilerek, dosyanın tazminat hesabı yönünden hesap bilirkişisine gönderilmesinin istendiği, davacı vekilince kusur oranlarına yönelik yeni bir rapor alınması talebi olmadığı, hesap raporuna gönderilmesinin istenmesi ile aslında 30.12.2011 tarihli kusur raporundaki kusur oranlarına göre tazminat hesabının yapılmasının zımnen istendiği anlaşılmakla 30.12.2011 tarihli ilk raporda belirlenen kusur oranları yönünden davalılar lehine usuli kazanılmış hak doğduğu ve usuli kazanılmış hakkın doğumuna engel bir durum bulunmadığı bu nedenle mahkemece bu durum dikkate alınmayarak 19.08.2013 tarihli (20.09.2013 havale tarihli) kusur raporunun hükme esas alınması ile usuli kazanılmış hakkın ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas Numarası: 2018/94 Karar Numarası: 2021/111 Karar Tarihi: 18.02.2021 )
Alacak davalarında bedel arttırım veya ıslah dilekçeleri ile dava değerinin arttırıldığı hallerde rapordaki hesaplamalara ve itiraz edilmeyen hususlara özellikle dikkat edilmelidir. Arttırılan dava değeri, dava değerini arttıran bakımından, kesinleşen rapordaki değerleri aşmamalıdır. Aksi takdirde rapora itiraz eden taraf bakımından usuli kazanılmış hak doğduğundan, davanın kısmen kabul- kısmen red ile sonuçlanma ihtimali söz konusudur.
AV.EBRAR BİLTÜRK