GÖZLEM ALTINA ALINMA
GÖZLEM ALTINA ALINMA
GÖZLEM ALTINA ALINMA
Gözlem altına alınma, 5271 sayılı Ceza Muhakamesi Kanunu'nun 74. Maddesinde tanımlanmakta olup, kişinin akıl hastalığının bulunup bulunmadığının, akıl hastalığı mevcut ise bunun süresinin ve kişinin davranışları üzerindeki etkisinin araştırılmasını sağlayan bir kurumdur. Bu araştırma süreci fiili işlediği yolunda kuvvetli şüphe bulunan kişiler bakımından yürütülmektedir. Gözlem altına alınma, kişinin resmi bir sağlık kurumunda yatışının sağlanarak belirli bir süre davranışlarının gözlemlenmesini ifade etmektedir. Gözlem altına alınma kararı verilmeden, şüpheli/ sanığın bir hastanede muayenesi yapılmalı, devamında akıl hastalığı alanında uzman hekim tarafından gözlem altına alınmaya yönelik öneri verilmeli, bunu müteakiben ise kişinin gözlem altına alınıp alınmayacağı yönünde karar verilmelidir.
Hem soruşturma hem kovuşturma aşamasında uygulanmasına karar verilebilecek bu kurum akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunup bulunmadığının saptanması bakımından mühimdir. Suçun işlendiğinin sabit olduğu durumlarda akıl hastalığı bulunan kimse hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek güvenlik tedbirlerine hükmedileceğinden bu tespit işlemi oldukça önemlidir. Yine akıl sağlığının kişinin davranışlarını yönlendirme üzerindeki etkisi cezanın indirilmesi sonucuna sebebiyet verdiği bilinmektedir.
Soruşturma aşamasında sulh ceza hakimi tarafından verilecek bu karar, zorunlu müdafilik gerektiren hallerden olup müdafi hazır bulunmadan kişinin gözlem altına alınmasına karar verilememektedir. Bununla birlikte kanun Cumhuriyet savcısının da dinlenilmesi gerektiğini öngörmektedir. Dolayısıyla anılan kurum savcılık makamı tarafından yazılı veya sözlü bir görüş bildirildikten sonra uygulanabilmektedir. Söz konusu gözlem süresi öncelikle en fazla 3 haftalık olarak verilebilmekte, sağlık kurumu anılan araştırma için kişininin gözlem sürecinin yetmeyeceğini belirterek hakim veya mahkemeden ek süre talebinde bulunabilmektedir. Ancak verilen bu ek sürelerin toplamı 3 ayı geçememektedir. Bu kurumun kişi hak ve özgürlüklerini kısıtladığı açık olduğundan, kurumun ancak kuvvetli suç şüphesi altındaki kişiler bakımından uygulanabilirliği bulunmaktadır. Kişinin gözlem altına alınması, uygulanması zorunlu olan bir tedbir olmadığından, müdafi olarak hakim veya mahkemeden başkaca tedbirler ile şüphelinin akıl hastalığının yerinde olup olmadığı tespit edilebilecek ise öncelikle bu yolların tüketilmesi istenilmelidir.
Uygulamada öncelikle 3 haftalık gözlem altına alınma kararı verildiği, sağlık kurumu tarafından ek süre talep edildiği, hakim/mahkeme tarafından da kanunda belirlenen üst sınırdan uzatma kararı verildiği, bu şekilde kişi hürriyetinin ihlal edildiği görülmektedir. Anılan karara karşı itiraz yolu açıktır. Ancak her ne kadar kanunda itirazın kararın uygulanmasını durdurduğu belirtilse de sağlık kurumuna alınmış kişi hakim/ mahkeme kararı üzerine gözlem altına alınmakta ve karara karşı yapılan itiraz süreci durdurmamaktadır.
Yargıtay 9.Ceza Dairesi 30.12.2008 tarihli 2008/ 6230 Esas 2009 /1 Karar sayılı kararı ile "Kişinin akıl hastası olup olmadığının sağlık kuruluşlarınca saptanması işlemi sırasında gözlem altına alınması da zorunlu değildir. CMK. nun 74. maddesinde düzenlenen ve özgürlüğü kısıtlayan bir işlem olan gözlem altına alma, ancak bilirkişinin uygun görüşü doğrultusunda ve gerektiğinde başvurulabilecek bir kontrol yöntemidir" demekle gözlem altına alma kararının zorunluluk arz etmediğini belirtmektedir.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 12.12.2022 tarih 2021/5427 E 2022/9796 K sayılı kararında ilgili şartlar yerine getirilmeden verilen gözlem altına alma kararını tazminat hakkı kapsamında bozma nedeni olarak değerlendirmiştir:
"5271 sayılı CMK'nın 74. maddesinde yer alan "Fiili işlediği yolunda kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığını, akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunu ve bunun, kişinin davranışları üzerindeki etkilerini saptamak için; uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafin dinlenmesinden sonra resmî bir ... kurumunda gözlem altına alınmasına, soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından karar verilebilir." hükmü uyarınca; gözlem altına alma kararının uzman hekimin önerisi üzerine, Cumhuriyet savcısının ve müdafin dinlenmesinden sonra verilebileceği; somut olayda davacıya (sanık) müdafii tayin edilmesi gerektiği ve müdafinin dinlenilmesinden sonra gözlem altına alma kararı verilebileceği gözetilmeyerek CMK'nın 141/3 maddesi uyarınca kanuna aykırı olarak gözlem altına alma kararı verilmesi karşısında, davacının makul miktarda tazminata hak kazanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması... bozmayı gerektirmiş..."
Yargıtay 7. Ceza Dairesi 26.01.2022 tarih 2021/24006 2022/1462 K sayılı kararında Adli Tıp Genel Kurulu'ndan rapor alınmasının önemi üzerinde durulmuştur:
"Bölge Adliye mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;... Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin sanığın ayaktan başvurusu sonucu 27.08.2011, 22.09.2011, 23.09.2011, 30.09.2011, 21.10.2011 ve 04.11.2011 tarihlerinde düzenlenen raporlarda şizofreni tanısı bulunduğu, sanık gözlem altına alınmadan müşahade evrakları üzerinden yapılan inceleme sonucu Adli Tıp Kurumu ... Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 23.11.2015 tarihli raporda sanığın atılı suç yönünden cezai sorumluluğunun tam olduğu yönünde rapor düzenlendiği ve Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu tarafından ... Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi' raporu ile Adli Tıp Kurumu ... Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi amacıyla sanık gözlem altına alınmadan ve Gözlem İhtisas Dairesi'nden rapor alınmaksızın müşahade evrakları üzerinden sanığın atılı suç yönünden cezai sorumluluğunun tam olduğuna dair düzenlenen rapor hükme esas alınarak sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de; sanık CMK'nun 74. maddesi uyarınca gözlem altına alınıp, Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi'ne sevk edilerek bu Dairenin düzenleyeceği rapordan sonra Adli Tıp Genel Kurulu'ndan sanığın atılı suç bakımından cezai sorumluluğa ilişkin yeniden rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayini yerine, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması... bozmayı gerektirmiş..."
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2.Dairesi'nin 2005/22398 E 22398/05 Başvuru Numaralı 03.09.2013 Karar tarihli kararı ile gözlem altına alınmanın şartlarına değinilmiştir:
"106. Akıl hastalığına maruz kalan kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılmasıyla ilgili olarak, AİHM bir kişinin akıl hastası olarak hürriyetinin kısıtlanması için aşağıdaki en az üç koşulun bulunması gerektiğini hatırlatmaktadır:
Öncelikle, kişinin akıl hastalığının, kanıtlayıcı bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir; ikinci olarak, hastalığın, kişinin hastaneye kapatılmasını gerektiren bir boyut veya nitelik taşıması gerekmektedir; üçüncü olarak ise kişinin hastaneye kapatılmasının devamındaki geçerliliğin bu tür bir hastalığın sürmesine bağlı olması gerekmektedir (bkz., diğerleri arasında Winterwerp / Hollanda, 24 Ekim 1979, § 39, Seri A no. 33, anılan Varbanov, § 50, ve Chtoukatourov / Rusya, no. 44009/05, § 114, AİHM 2008). AİHM, buna ek olarak kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasının, ispat gerektiren gerekçe ve tutukluluk koşulları ile yeri arasında bir bağlantı bulunması gerektiğine ve genellikle akıl hastalığından muzdarip olan bir kişinin “tutukluluğunun” bir hastane, klinik veya elverişli diğer bir kurumda gerçekleşmesi durumunda Sözleşme’nin 5. maddesinin 1. fıkrasının e) bendinin amacı bağlamında “usule uygun” olarak değerlendirileceğine karar verdiğini hatırlatmaktadır (Claes / Belçika, no. 43418/09, § 114, 10 Ocak 2013, anılan Ashingdane ve Hutchison Reid / Birleşik Krallık, no. 50272/99, § 48, AİHM 2003-IV)."
Sonuç olarak bu kurumun bir koruma tedbiri olduğu, zorunlu bir durum olmadıkça uygulanmaması gerektiği, bu karar alınmadan birtakım koşulların tümüyle birlikte yerine getirilmesi gerektiği görülmektedir. Şüpheli/ sanık hakkında gözlem altına alınma kararı verilmeden ölçülülük ilkesine riayet edilmeli ve şüpheli/sanığın Anayasa ile teminat altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakları ihlal edilmemelidir. Başkaca tedbirler ile kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığının tespiti mümkün ise, öncelikle bu tedbirler uygulanmalı, zorunlu olmadıkça kişinin gözlem altına alınması yönünde keyfi kararlar verilmemelidir. Söz konusu gözlem altına alınma ve gözlem altına alınma kararının uzatılmasına yönelik kararlara karşı itiraz yolu müdafi tarafından etkili bir şekilde kullanılmalıdır.
AV. EBRAR BİLTÜRK